Translation-1 olarak 30 Kasım 2017 tarihinde Boğaziçi Üniversitesinde Büçev'in "Translator 5.0" etkinliğine katıldık. İlgili etkinliğe dair haber yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Yazarlarımızdan Kemal Akyüz, etkinlik konuşmacısı Gökhan Fırat’ın değindiği noktalar ışığında sizler için derledi.

Tarih sahnesinde çeviri hep bir ihtiyaç olmuştur; savaşlarda, yeniliklerde, göçlerde, anlaşmalarda ve hatta tatillerde. Bu ihtiyaca insanlar başta dil öğretmek, sözlük üretmek ve çevirmen yetiştirmek gibi yollarla yaklaşmış sonrasında anlık çeviri yapabilecek makineler üretme fikrine varılmıştır. Her ne kadar başta yaptıkları girişimler tam anlamıyla gerçekleşemese de günümüz teknolojisinin ilerleyişi sayesinde çok başarılı makine çevirileri görmek mümkün olmuştur.

“Web 1.0, Ortaya çıkış…” İnternetin ortaya çıkışı başlangıçta çoğunlukla ticaret ve bilgi amaçlıydı. Karşılıklı bir etkileşim, herhangi bir yorum veya içerik üretme şansı yoktu, basit sayfalar ve köprüler üzerine kurulan bu sistemde kontrol sistemi kaynağa aitti. Tabii bu yetersizlikten ve insanın ‘yaratma’ arzusundan dolayı internet gelişmeye başladı. “Web 2.0” ise bahsetmiş olduğum seviyenin devamıydı. Artık kullanıcılar da kendi sitelerini, içeriklerini, sohbet ortamlarını kurmaya başladı. Bugüne kıyasla oldukça kötü ve basit temalar kullanıldı. Facebook, Youtube, Twitter gibi popüler ağlar o zamanların eseriydi. Git gide gelişen ve büyüyen, bir endüstri haline gelen internet artık her evde, her cepte ve her koşulda kullanılabilir hale geldi, bu da kullanıcıların kişisel sayfalar oluşturmasına yol açtı. Artık insanlar “bence” kavramını kullanıp fikirlerini yaymaya başladı. Bloglar da bu dönemde popüler oldu. Bu son seviyeyi de “Web 3.0” olarak adlandırıyoruz. Artık “4.0”a doğru olan bu yönelim bizi nereye götürüyor bir merak konusu…

Teknolojinin bu gelişimi elbette mesleğimizi de etkiledi. Gökhan Fırat’ın benzetmelerine bakacak olursak:

  • Çevirmenler başlangıçta kalem ve kağıt odaklı çalışıyordu, “Çevirmen 1.0
  • Ardından bilimin gelişimi yeni imkanlar getirmeye başladı. Önce daktilo geldi, alışkanlığı edindikten sonra çok daha hızlı ve düzenli yazabileceğimiz bir alet, “Çevirmen 2.0
  • Bilgisayar takip etti bu klavye geleneğini, Word gibi programlar yazma hızımızı geliştirdi, geri dönülemeyecek hatalar yapmamızı minimuma indirgedi, “Çevirmen 3.0
  • Son gelinen nokta ise CAT programları, çeviride bize oldukça yardım sağlayan yazılımlar, “Çevirmen 4.0

Bu anlattıkları hep olumlu yönleri; çeviri hızımız artıyor, kısa zamanda çok bilgiye ulaşabiliyoruz ve hata oranları azalıyor. Peki ya çeviri motorları? Girişte bahsettiğim üzere; insan daha hızlı ve ucuz, anlık ve hatasız çevirilere ihtiyaç duyuyor özellikle savaşlarda. Önceleri şirketler ve devletler bu yöntemi uygulayabilecek yeterli bilgi ve teknolojiye sahip değildi, Google Çeviri gibi makineler bu sebepten ötürü hep ertelendi ya da sonuç alınamadı. Günümüzde ise bu mümkün, çünkü kullandığımız her internet erişimli uygulamanın ulaşmasına izin verdiğimiz bilgiler depolandı ve hemen hemen dünyadaki her şeyi bilen bir varlık yarattık. Artık makine odaklı oldukça temiz ve hatasız teknik çeviriler mümkün, yakın zamanda edebiyat ve felsefe gibi sosyal bilim alanlarında da mümkün olacak.

Makinelerin zaman ve para açısından kâr sağladığı bize ilkokuldan beri öğretilen bir gerçek, bundan kaçar yol yok. Yani gelişen teknolojinin çoğu mesleğe yaptığı gibi bizi de sahalardan silecek olması oldukça olası bir ihtimal. Tabii ki bunları düşününce çeviri şirketlerinin teknolojiye yatırım yapması mantıksız bir hamle değil, Sanayi Devriminin bir alternatifi olarak görülebilir. Elbette ki bu değişim dilin kendisine de yansıdı. 20. Yüzyıl’da düzgün, dolaylı ve sanatsal bir dil kullanımı insanı entelektüel bir seviyede gösterirdi, metinler de bu üsluba göre yazılırdı. Tahmin edebileceğiniz gibi dil de teknolojiden nasibini aldı. Artık ‘edebiyat’ denen eserlerde gördüğümüz dil genellikle ekonomik amaçlı kullanılan, anlaşılması ve okunması kolay ve tabii ki çevrilme seviyesi için ekstra bir emek istemeyen bir hale gelmiştir. Bunu yaratan elbette ki kapitalizmin kendisidir. Bu sistemde sanat, emek, yorum ve düşünce gibi kavramların bir değeri yoktur. Olayların YALNIZCA anlatıldığı, betimlemenin OLDUKÇA basit olduğu, SADECE okuyucunun anlatılanı anlaması -ki verilmek istenen mesajın verilip arka planın gizlenmesi kapitalizmin yayılma yöntemidir- ve hiçbir GÜÇLÜK çıkartmadan tüm dillere çevrilmesidir tüm mesele. Biraz daha bu konu üstüne düşünürsek tüm dünyanın batıda çıkan bir dilin etkisi altına girdiğini ve dil emperyalizmine yenik düşmeye başladığını görmek pek zor değildir. Kısacası, “Tüm dünya yakında bir dili konuşacak.” Bunun sonuçları ise;

  • Şirketler daha rahat ve çok para kazanacak.
  • Dünya bir ülke haline gelecek ve dile sahip olan bu dünyayı yönetecek.
  • Kültürler yavaş yavaş silinecek.
  • Dünya halkı köleleşecek.

                Ve tabii ki konumuz gereği mesleğimize getireceği durumlar ise:

  • Çeviri gücü ve emeği yok sayılacak, hatta yok olacak.
  • Bir sanat, bir ifade özgürlüğü halinden çıkıp yalnızca piyasaya çalışan bir sektör olacak.

Mesleğimizin yok olmaması, sanatımıza el değdirmemek, emperyalizmle her türlü başa çıkmak ve bu bahsettiğim senaryonun gerçekliğe yaklaşımını önlemek için birleşmemiz gerekiyor. Çevirmenler olarak birbirimize destek olmalı ve bu sömürücü anlayışa bir son demek için tek yumruk olmalıyız.

Kemâl Akyüz

Fotoğraf: Techhive

“Translator 5.0” derken?

Category: Kürsü
0
1520 views

Join the discussion