T-1 Tiyatro Günleri'nin birinci gününde Cüneyt Yalaz ve Cüneyt Uzunlar tiyatroda kolektivizm hakkında konuştu.

Çevirmen Ayşe Selen anısına, Translation-1 tarafından organize edilen 1. Tiyatro ve Çeviri Günleri, 13 Aralıkta birinci oturumu olan “Tiyatro, Kültürel Çoğulculuk ve Kolektivizm” söyleşisi ile izleyicilerle buluştu. Söyleşiye değerli tiyatro sanatçıları Cüneyt Yalaz ve Cüneyt Uzunlar katıldı. Oturumun moderatör koltuğunda ise çeviribilim alanında çalışmaları olan, akademisyen Başak Ergil vardı. Söyleşinin ilk kısmı, değerli sanatçılarımızın kolektivizm ve kültürel çoğulculuk konularındaki açıklamaları ile geçti. Daha sonrasında soru-cevap kısmında, katılımcıların sorularına cevaplar verildi. Söyleşinin linkine buradan ulaşabilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=dXeY6yRG2uk

1. Tiyatro ve Çeviri Günlerinin ikinci söyleşisi olan Çeviri ve Tiyatro Okuryazarlığı, 20 Aralık 2020 tarihinde sayın Başak Ergil’in katılımıyla gerçekleşecektir. 10 Ocak’a kadar her pazar günü yeni başlıklar altında diğer söyleşiler izleyicilerle buluşacaktır. Aşağıdaki linkten diğer söyleşilerin programına ulaşabilirsiniz:

Aynı zamanda, söyleşi videolarına ek olarak okuma kaynakları ve konu ile bağlantılı materyalleri bulabilirsiniz. Söyleşi videolarına ek olarak, videonun açıklama metnine iliştirilen ek kaynaklar ile birlikte, konu ile ilgili daha detaylı bilgilere sahip olabilirsiniz.

Söyleşinin İçeriği ve Yorumlanması

Karl Marx, Komünist Manifesto’da sınıf mücadelesini ve hiyerarşik düzenin olumsuzluğuna değinirken, “Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf mücadelesi tarihidir” demiştir. Bu sınıfsal mücadele, sadece toplum ve bireyle sınırlı kalmamış aynı zamanda sanatta da kendini iyiden iyiye hissettirmiştir. Özellikle edebi ve sözlü sanatlarda son dönem belirginleşen, söz sahibi olma ve karar alma fetişizmi; ünlü sinemacı, yönetmen, senarist ve aynı zamanda tiyatro sanatçıları olan Cüneyt Yalaz ve Cüneyt Uzunlar’ın da dikkatinden kaçmamış olacak ki bu konu, “Tiyatro, Kültürel Çoğulculuk ve Kolektivizm” söyleşisinin de merkezine oturmuştur. Her iki sanatçının da altını çizdiği husus, sanatsal üretim olan tiyatroda, bu üretimin bireysel aklın değil, kolektif bir aklın ürünü olması gerektiğidir. Ortak bir ürün çıkarma sürecinde katılım zorunluluğun aksine, herkesin fikir beyan edebileceği, daha demokratik ve özgür bir ortam yaratma gereksinimin önemine de değinilmiştir.

Sanatsal üretim, “Toplumun ortak değerlerini yansıtmalıdır” çıkarımında bulunan Cüneyt Uzunlar, aslında bu noktada, sanatın kolektivist yapısını vurgulamıştır. Çok yönlü bir sanatçı olarak kendisi, tiyatro ve sinemanın pek çok alanında çalışmıştır, oyunculuk ve yazarlık da yapmaktadır. Bir sanatçının tiyatroda, sadece kendi görevini bitirip kenara çekilmesini eleştiren Uzunlar, sanatın her alanına katkıda bulunulması ve hiyerarşik rollerin, sanatsal üretimde var olmaması gerektiğini belirtmiştir. Bu şekilde elde edilen sanatsal ürün, bireysel değil kolektif aklın eseridir ve tam da böyle olması sebebiyle insanlığa katkı sağlamaktadır.

Cüneyt Yalaz, tiyatro ve diğer sanat dallarında hiyerarşi modellerini nasıl kaldırabiliriz sorunsalı çerçevesinde çözüm önerileri sunmuştur. Bunlardan biri, daha çok kolektif bir fikir alışverişini temel alan diyalektik çözüm yani bireysellikten ziyade kolektivizm anlayışıdır. Sınıfsal bir toplum tasavvurunun kabulünün sadece, hiyerarşik düzeni olmayan bir yaşam standardı ile sağlanabileceğini ekleyen Yalaz, “Bireyin eşitliği ve toplumun demokratik yaşam standardının, toplumsal hafızayla hesaplaşılarak” yapılabileceğini dile getirdi. Azınlık haklarının, bu hesaplaşmayla bir çözüme ulaşabileceğini ve aksi durumda geçmişte yaşanılan azınlık sorunsalının günümüzde tekrardan yaşayabileceğine de değindi.

Her iki katılımcının hemfikir olduğu bir diğer konu ise “Kültürel Çoğulculuk” idi. Kültürel Çoğulculuk kavramı, farklı kültürlerin bir arada herhangi bir baskıya uğramadan aynı şemsiyenin altında yaşamasıdır. Bu sayede herkes kendi kültürünü, herhangi bir hiyerarşik durum ile karşılaşmadan yaşayabilmeli ve sürdürebilmelidir. Sonuç olarak, her iki katılımcının tartışmasız kabul ettiği sav ise, tiyatroda herhangi bir hiyerarşiden ziyade kolektif bir ruhun olması gerekliliği idi.

Geniş bir kitleye hitap eden söyleşi, izleyici tarafından da beğeni ile takip edildi. Katılımcı sanatçıların söyleşiye ekledikleri bilgiler ile izleyiciyle sohbet havasında geçen oturum, verimli anlar yaşattı. Tiyatronun hiyerarşik durumunun ortadan kaldırılıp daha çok kolektif yaklaşım ile bakılmasının önemine vurgu yapan katılımcılar, izleyiciler tarafından “acaba bu durum bireysel yapıt ve bireysel yaratıcılığı etkilemez mi” diye sorgulandı. Kolektivizm, bireyin yok sayıldığı bir durum mu yaratır yoksa birey ve toplumun, yeni ve sınıfsız bir ürün yaratması, bireysellikten daha mı değerlidir?  Aynı zamanda kolektif bir ürün ortaya çıkarılması fikri, bireysel yaratıcılığın önünde bir engel teşkil eder mi? Çünkü bireysel yaratıcılık, her halükarda toplumsal sonuçlar yaratır. Bireyin aklı, toplumun yansımasıdır. Bireysel yaratıdan toplum zaten ayrıştırılamaz. Tabi ki bu tür sorular, bireyselcilik ve kolektivizmin çatışma alanının bizler tarafından daha iyi değerlendirilmesi ve sorgulanmasını sağlamıştır. Benzer söyleşilerin devamlılığı ve okumalarımızın daha kapsayıcı olması, bu konudaki kafa karışıklığını gidermek için izlenmesi gereken

yol olabilir.

Cüneyt Yalaz ve Cüneyt Uzunlar’ın ortak olarak altını çizdiği en temel argüman olan tiyatroda kolektivist ve hiyerarşisiz yapı, bizlere tiyatronun tıpkı toplum gibi canlı bir varlık olarak görülmesi gerektiğini öğretmiştir. Tiyatro ve sanatsal üretim, tüm bireylerin ortak çalışmaları ile ortaya çıkan, organik bir yapıdır. Bu organizmanın tüm uzuvları iş birliği içinde çalışmalıdır ki sonuç, dahil olan herkes tarafından benimsenmelidir. Ayrıca bu uzuvların birbirinin yerine geçmesi, diğer bir deyişle birbirlerinin işlerini yapabilmesi, bu organizmayı güçlendiren bir olgudur çünkü bireysel olarak yükselme gibi kolektivizmin tersi durumları ortadan kaldırır. Genel olarak söyleşinin sonucu, izleyicilerin gözünde kolektivizmin önemini vurgulanması olmuştur. İzleyici, kolektivizmin, nüfuz ettiği alanlardaki verimliliği artırdığını, değerli sanatçılarımızın yorumlarıyla kavramıştır. Bu sebeple, bu tür etkinliklerin artmasıyla kolektivizmin sadece tiyatro değil toplum genelinde öneminin anlaşılması kolaylaşacaktır.

          Yasin Acar

                                                                                                                      13.12.2020

Kolektif Demokrasi ve Sınıfsız Tiyatro

Category: Etkinlikler
0
1449 views

Join the discussion